17 Haziran 2014 Salı

DÜŞLER DİYARI
TİREBOLU
DÖRT BİR YANI GÜZELLİK DOLU

TARİHİ:

Tirebolu eski bir yerleşim merkezi olup M.Ö. 650 yılında Miletoslularca kurulduğu bilinmektedir. Trabzon ve Giresun‘un yanında üçüncü önemli yerleşim merkezi olarak ilk çağlarda göze çarpar. İlçenin adı “Üç Şehir” anlamına gelen Tripolis’den gelmektedir. Eski Tirebolu üç kale içinde kurulmuştu. Bunlar, Merkez Kalesi, Bedrama Kalesi, (kıyıdan 15 km. içeride Harşıt Çayının doğusunda ) ve Andoz Kalesidir. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla burada yaşayan Rumlar Pontus devleti kurma sevdasına kapılmışlardır. Ancak Kurtuluş mücadelemizin başlamasıyla, vatanımızın dört bir tarafında olduğu gibi ilçemizde de bu hayal durdurulmuştur. İlçemizdeki mücadeleyi Topal Osman Ağa ve Tirebolulu Hüseyin Avni Alparslan kurdukları gönüllü alaylarla yapmışlardır.



Tirebolu 19. yüzyılda Trabzon iline bağlı bir ilçeydi. Giresun (1923) il olunca Tirebolu da ilçe statüsünde Giresun’a bağlandı.Daha önceleri Tirebolu’ya bağlı köy ve bucak merkezleri olan Görele (Osmanlı Döneminde), Espiye, Doğankent ve Güce Tirebolu’dan ayrılarak İlçe statüsüne kavuşmuşlardır. Bu gelişme Tirebolu’nun küçülmesine neden olmuştur.

TİREBOLU’YA NASIL GELİNİR?

Tirebolu Doğu Karadeniz sahil kısmında yer almaktadır. En yoğun ulaşım karayolu ile sağlanmaktadır.


İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Zonguldak’tan direkt otobüs seferleri mevcuttur. Ayrıca Trabzon, Rize, Artvin istikametine sefer düzenleyen otobüsler Tirebolu’dan geçmekte olup bu otobüslerle de Tirebolu’ya ulaşmak mümkündür.

Tirebolu’ya Erzurum, Bayburt, Erzincan ve Gümüşhane istikametinden gelecek olanların en kısa kullanabilecekleri yol Tirebolu-Torul-Gümüşhane yoludur. Ancak bu istikamette Gümüşhane otobüsleri haricinde pek fazla şehirlerarası otobüs bulamayabilirsiniz. Bu yol özel araçlarıyla Tirebolu’ya gelmek isteyenler için en kısa ve yoldur.

Trabzon’dan kalkış yapıp ülkemizin çeşitli merkezlerine sefer yapan otobüs firmalarının Tirebolu’da yazıhanesi bulunmakta İstanbul, Ankara Bursa ve Ege Bölgesinin yanında Malatya, Van, Gaziantep, Adana, Elazığ, gibi   Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgelerine de direkt ulaşma  imkânı vardır.

Tirebolu'ya Hava Yolu ile gelmek isteyenler en yakın havaalanı olan Trabzon Uluslararası Havaalanı'nı kullanmak durumundadırlar. Trabzon-Tirebolu arası 85 km olup, havaalanından uçak servisleri mevcuttur.
İnşaatına başlanmış olan Ordu-Giresun ortak havaalanı ulaşıma açıldığında hava yolu ile Tirebolu'ya gitmek daha da kolaylaşacaktır.



NELER ALINIR?

Yüzyıllardan bu yana fındık tarımı yörenin en önemli geçim kaynağıdır. Türkiye'nin en kaliteli fındığı Giresun'da, Giresun'un en iyi fındığı Tirebolu'da, Tirebolu'nun en iyi fındığı da beş-altı köyden oluşan Karakaya bölgesinde yetişir.

Tirebolu’nun çayı da dünya çapında şöhret kazanmıştır. Bölgede üretilen çay yapraklarından oluşturulan çay Çaykur’un 42. Fabrikası olması nedeniyle “Tirebolu 42 Numara” çay olarak pazarlanmaktadır. Bu konuda özel şirketlerde çay üretimine başlamış, “Tirebolu 42”, “Üç Kale” ve “Yıl-Ka Çay” gibi marka çaylar üretmiştir. Bu çaylardan tadanlar, Tirebolu çayının bağımlısı olmaktadır. Tirebolu’ya gelenler mutlaka fındık ve çay almalıdır.



Tirebolu’da çay, mısır, meyve ve sebze üretiminin yanı sıra el sanatları da dikkat çekicidir. İğne oyası semercilik, ağaç oymacılığı, elişi kilim ve halıcılık, hartama ve tabanca süslemeleri Tirebolu'da yapılan önemli el sanatları arasında yer almaktadır.
NELER YAPILIR?

                       

Yaz tatilinde gurbetçilerin ilgi odağı olan Tirebolu da kayıklarla muhteşem Karadeniz'in tadını çıkarmak amacıyla tekne turu yapabilirsiniz. Bu keyifli dakikalardan sonra Tirebolu Kalesinin altındaki denize sıfır konumuyla dikkat çeken Yusuf yerinde gün batımında eşsiz bir manzaraya karşı kendinize balık ziyafeti verebilirsiniz.



Tirebolu'nun tarihine tanıklık etmiş eşsiz mimari eserler olan tarihi Tirebolu evlerini ziyaret edebilir yaz-kış soğuk suyu eksik olmayan Selim Ağa çeşmesinden yazın verdiği bunaltıcı hava da serinleme şansına sahip olabilirsiniz.







29 Nisan 2014 Salı

Giresun İsmi Nereden Geliyor?

Giresun Kiraz




Karadeniz Bölgesinin en güzel illerinden biri olan Giresun’umuz için yaptığım ufak çaplı araştırmalara dayanarak ilimizin isim analizlerinden sizlere bahsetmek istiyorum.
Giresun’un eski isimleri için yaptığım araştırmalarda birçok isimle karşılaştım. Fakat tek bir isim üzerinde hala kesin bir karara bağlanılamadığını gördüm. Giresun yöresi için verilmiş en eski isim, M.Ö. 15.yy’da Hititlerin kaynaklarında geçiyormuş ve Hititler bu bölgeye Azzi Ülkesi diyorlarmış. Bu bölge, Giresun, Trabzon, Erzurum ve Gümüşhane’nin bir bölümünü de kapsıyor. Yunalılar ilimize Choerades, Romalılar Kerasous ve Cerasus (Kerasus) demeyi tercih ediyorlarmış o zamanlar. Eski Türkler için şehrin adı ise Vilayet-i Çepni’ymiş. Osmanlı zamanında Kerasunt adı ile sık sık anılan ilimiz, 1930 yılında Giresun adını alıyor.
Yukarıdaki resmi isimleri yanında ilimiz Gireson, Kerason, Keresea, Kerasus, Kerasos, olarak da konuşulup yazılıyor. Fakat bunların yanında bir başka bulduğum kaynakta M.Ö. 1344-1306 yılları arasında hükümdar olan Hitit Kralı 2.Murşil (Mursili) zamanında Giresun’un adı “Kerasos” (Kerasus) değilde ARİPSAS (Aripsa) olarak geçiyor.
Bir diğer rivayete görede şehirde ismin en çok da kirazdan geldiğine inanılır. Şehrin adının kirazdan geldiğini söyleyenler genel olarak kentin ilk olarak Çıtlakkale tarafında kurulduğuna ve o dönemde oradaki kiraz ağaçlarından adını aldığına inanırlar. Dünyaya kirazın buradan yayıldığını düşünürler.
Buna destek olarak gösterebileceğimiz hikâye de Romalı General Lukullus’un M.Ö. 70 yılında Giresun’a gelmesine dayanır. Lukullus Giresun’da kiraz yer ve çok sever. Roma’ya dönerken yanında kiraz fidanı götürür. Romalılar kirazı (Cerasus Avium) tanır, beğenir. Böylece kirazın getirildiği yöreye Keresus adı verilir. Oysaki bu hikaye yaşanmadan yaklaşık 200 yıl kadar öncesinde de Roma’da kirazın varlığından söz edilebilmektedir. Lakin ‘’Ceras’’ kelimesinin sadece kiraz için değil, yabani üzümsü meyvelerin çoğu için kullanıldığı görülmekte ve kerasus isminin belki de başka bir meyveden gelebileceğini de düşündürür.
Ayrıca Karadeniz’de tek Kerasus Giresun’da olmayıp, Trabzon Vakfıkebir’de bulunan ve günümüz adıyla Kirazlık Köyü olan yerin eski adı da Kerasus olarak bilinmektedir. Bunlara ek olarak bir de Sinop’ta bulunmaktadır.
             Giresun’un İlginç Gelenek Ve Görenekleri



Giresun Gelenek ve Görenekleri


Günümüzde gelenek ve görenekler yaptırım gücü bakımından etkisini kaybetmiş olsa da, kültür değerlerimizden taviz vermeyerek bu folklorik ve sosyolojik kalıntılarımızı kuşaktan kuşağa aktarmalıyız. Giresun bu konudaki zenginliğini korumayı başarmış, gelenek ve göreneklerimizin süregelirliğini devam ettirmiştir.
Giresun halkının uyguladığı bu ilginç gelenek ve göreneklerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ayak Bağı Kesme: Yürüme çağına gelip de yürüyemeyen çocuklar için Cuma günü çocuğun ayağına kırmızı ip bağlanıp camiye gidilir. Cuma namazından ilk çıkan kişi ipi keser ve çocuğu getiren kişi hiç kimseyle konuşmadan eve gider. Sonra çocuk mutfak tereğinin üstüne ayakla bastırılır. Bu 3 hafta Cuma günü yapılır, sonra çocuğun yürüyeceğine inanılır.
Sayıştay Ayı: Mart’ın 14’ünde yaşlıların sayıştay ayı dediği Mart’ın 1’i başlar. Mart’ın 14’ünden Mart’ın 25’ine kadar olan zamanda ayların nasıl geçeceği saptanır. Örneğin; Mart 14: Mart 1, Mart 15: Nisan 1 gibi.. Yani Martın 15 inde hava güneşli olursa, seneye Nisan ayının güneşli geçeceğine inanılır.
Mayıs 7’si: Aksu şenlikleri adı verilen Mayıs 7’si Mayıs’ın 20 si ile 22 si arası kutlanır. Burada çocuğu olmayanlar, hastalıktan şifa bulmak isteyenler, dertliler deniz kenarında toplanır. Soyun sürdürülmesi inancı ile 3 kez sacayaktan geçilir. Aksu deresine aka dönük olarak 7 çift 1 tek taş atılır. Daha sonra adanın etrafı kayıkla dolaşılır. Hamza taşında başlayıp Hamza taşında biter.
14 Mart: Her yıl mart ayının 14’ü yılbaşı olarak kabul edilir. O gün sabah erkenden kalkılır, deniz veya akarsudan su alınıp eve gelinir, sağ ayakla eşikten geçildikten sonra su evin dört bir yanına serpilir. O gün uğursuzluk getirir diye misafir kabul edilmez.
Hıdırellez: 6 Mayıs’ta Hıdırellez tutulur. Bugün Hızır ve İlyas Aleyhisselamların bir araya geldiğine ve kış ayının bitip güzel günlerin geleceğine inanılır.
Siğil için; bulunduğun ayın ilk cumartesi günü sabah erkenden kalkılır, orman gülü yaprağı alınır ve eve dönülür. Orman gülü yaprağı, siğil olan bölgede 3 ihlas suresi 1 fatiha suresi okunarak üç defa çevrilir. Çevrilen yaprak ocak başına konulur ve yaprak kurudukça siğil de kuruyup düşer.
Bu gelenek ve görenekler halk arasında yakın ilişkilerin yaygınlaşmasında rol oynar. Önemli olan bu değerlerin geçmişten günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiş olmasıdır. Bizler de bu değerlerimizin kıymetini bilip bizden sonraki nesillere aktarmalıyız.
Giresun Müzesi

Giresun’da Nasıl Turist Olunur?


Karadeniz‘deki diğer illere göre doğal güzelliğin fazla bozulmadığı bir şehir olan ve zamanındaTürkiye‘nin en temiz havasına sahip ili olarak da seçilen Giresun, her yıl yerli-yabancı bir çok turist ağırlıyor.
Giresun‘da turist olabileceğiniz harika mekanları anlatmaya ilk olarak yaylalardan başlamak istiyorum.
Biliyorsunuz ki üniversite için Giresun‘dayım; normalde İstanbul‘da yaşıyorum. Geçen yaz tatilinde İstanbul‘dayken billboardlarda “Giresun’un yaylalarına gelin” mesajlı çeşitli reklamlar görmüştüm. Bu örnekte de anlaşıldığı gibi,Giresun‘un turizm açısından en çok önem verdiği değerlerin başında yaylalar geliyor.
Giresun‘da turistik olarak gidilebilecek birçok yayla bulunuyor. Ama bunlardan en popüler olanları:Kümbet, Bektaş ve Kulakkaya yaylaları
Giresun-Dereli-Sivas yolu üzerindeki yol ayrımının bir tarafı sizi Kümbet‘e götürürken, diğer tarafı iseBektaş ve Kulakkaya yaylalarına götürecek.
Yerel Karadeniz kanallarında gösterilen yayla festivallerini hatırlıyor olmalısınız. Bir yandan tulum ve kemençe çalar, diğer yandan da eşsiz manzara eşliğinde yöresel oyunlar oynanır.
Fakat geçtiğimiz günlerde Kümbet Yaylası‘na gittiğimde, böyle bir ortam görememiştim. Dedim ki bu televizyonlar bizi kandırıyor mu?
Kümbet Yaylası
Elbette hayır. Çünkü yaylaların da bir sezonu varmış. Hatta “Kümbet Kültür ve Sanat Festivali” adı altında her yıl Ağustos ayında bir takım eğlenceli etkinlikler yapılıyormuş. Ekranlarda izlediğimiz Kümbet Yaylası‘nın şenlik alanı olanAymaç Çayırı‘nda çılgınlar gibi eğlenen horon tayfası aslında festival zamanında ortaya çıkıyormuş. Ben gittiğimde pek eğlenecek bir şey bulamadım. Ama doğal güzellik açısından harika bir yer olduğu kesin. Özellikle de fotoğraf meraklılarını tatmin edecek kareler bolca var.
Diğer yaylalara henüz gitme fırsatı elde edemediğim için nasıl yerlerdir bilmiyorum. Ama eğer gidecekseniz, şenlik zamanlarını takip etmenizde fayda var. Bu konuda detaylı bilgiyi Giresun.com.tr‘den alabilirsiniz.

GİRESUN’UN KÜLTÜREL MEKANLARI

GİRESUN KALESİ

Bir süre Rum hakimiyeti altında kalan Giresun‘da o dönemden kalma tarihi eser çok fazla yok. Çoğunun nasıl yok olduğu da bilinmiyor. Sağlam kalan ve dikkat çeken yapılardan bir tanesi Giresun Kalesi. Şehrin denize bir yarımada şeklinde uzanan kısmının tepesinde bulunan Giresun Kalesi, harika bir şehir manzarası barındıran mesire yeri. Diğer yandan da tarihi bir müze denebilir.

GİRESUN MÜZESİ

Dikkat çeken bir başka yapı ise yazımın başında gördüğünüz tarihi kilise. Şuanda Giresun Müzesi olarak kullanılan bu tarihi yapı, eskiden kilise olarak kullanılıyormuş. Müze içerisinde Giresun kültürüne dair birçok esere rastlamanız mümkün. Ayrıca müzenin bahçesinde bir mahzen de bulunuyor.

MERYEM ANA KAYA TAPINAĞI

Geçtiğimiz aylarda Eski Giresun Valisi Dursun Ali Şahin‘in restorasyon projesiyle gün yüzüne çıkan Taş Kilise de turistik amaçlı gezilmesi gereken yerlerden bir tanesi. Daha önceki yazılarımda buradan bahsettiğim için tekrar uzun uzun hikayesini anlatmayacağım. Buraya tıklayarak Meryem Ana Kaya Kilisesi hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

GİRESUN ADASI

Karadeniz Bölgesi’nin yaşanabilir tek büyük adası olan Giresun Adası, Giresun’un en önemli simgelerinden biri. Fakat sit alanı olarak ilan edilmesinden sonra adaya izinsiz girişler yasaklandı. İçinde birçok bitki ve canlı türünü barındıran Giresun Adası, şuanda ziyaretçiye kapalı bir durumda.
Fakat şu sıralar adayı kültür turizmine açacak çeşitli projeler üzerinde de çalışılmakta.
Gedikkaya - Foto: Fatih Özdemir

GEDİKKAYA

Şehrin doğu tarafında oyuk bir dağ misali duran Gedikkaya, zirvesinden bakıldığında harika bir Giresun manzarası sunuyor. Turizme kazandırılma projesi kapsamında, çok yakın bir zamanda Giresun için çok önemli bir mekana dönüşecek olan Gedikkaya için birçok şehir efsanesi de mevcut.
Bunlardan en çok ilgimi çekeni ise Giresun Adası ile ilgili olanı. Rivayete göre Gedikkaya‘dan kopan bir parçanın denize doğru sürüklenerek Giresun Adası‘nı oluşturduğuna inanılıyor. Böylelikle bir rivayetle hem Gedikkaya‘daki oyukluğun sebebi, hem de Karadeniz‘de bir ada yapısının oluşma nedeni açıklanıyor :)

KÖK EV

Duroğlu Beldesi Akçalı Köyü‘nde bulunan Kök Ev, doğayla başbaşa kalmak isteyen ziyaretçilerinin yoğun ilgisini görüyor. Fakat Kök Ev hakkında internet üzerinde pek fazla bilgi bulunmuyor. ÇünküGiresun’un Robinson’u diye anılan mekan sahibi 52 yaşındaki Ergun Şahin, yıllardır modern yaşamdan uzak bir hayat yaşıyor. Çok eskiden 4 evini ve bir iş yerini satarak, kendi zevkine göre dere kenarında dizayn ettiği bu mekana yerleşmiş. Mekan; yemek yiyebileceğiniz otantik bir restoran, şelale ve dere başta olmak üzere birçok işlevi içinde barındıran doğal bir tesis.
Sahibi kendisini dış dünyaya kapattığı için de mekanın tanıtımıyla ilgili bir çalışmada da bulunmamış. Bundan dolayı internette Kök Ev hakkında, ziyaretçiler ve habercilerin yazdığı yazılar dışında pek bir bilgi bulunmuyor. Fakat buna rağmen, yani reklamının fazla yapılmamasına rağmen, Giresun‘da çok bilinen mekanlar arasında. Hatta özellikle içinde bulunduğum için söylemeliyim ki; Giresun‘a gelen her üniversite öğrencisi, buranın adını mutlaka işitiyor ve gitmek istiyor.

Ve diğer mekanlar;

“Giresun’da gidilecek yer yok ki!” diyenleri burada tek tek susturabilirim aslında :) Çünkü Giresun‘da gidilecek çok harika mekanlar var, fakat tanıtımı yapılmıyor ya da kolay ulaşılabilir değil. Giresun Blogolarak hedeflediğim ilk işlerden biri de bu saklı kalmış güzellikleri gün yüzüne çıkararak sizlere sunmak. Bundan dolayı bütün hepsini bu yazımda sizlere sunamayacağım. Eğer Giresun Blog’u takip etmeye devam ederseniz, bu mekanlar ve daha fazlası hakkında bilgi edinebilirsiniz, benden söylemesi :)
Tirebolu

TİREBOLU

Giresun‘un en şirin ilçesi olarak gördüğümTirebolu, gezilecek harika bir yer. Sahili ve otantik duruşuyla Karadeniz Bölgesi‘nin diğer ilçelerinde sıyrılan Tirebolu, çok da tarihi bir mekan aslında.Tirebolu‘ya gittiğinizde mutlaka Tirebolu Kalesi‘ne de uğramanızı tavsiye ederim. Gidemeyenler iseTirebolu hakkında bilgi almak için nereyi takip edeceklerini artık biliyorlar :) O yüzden daha tekrar etmeyeceğim. Ayrıca Tirebolu Çayı‘nın da meşhur olduğunu belirtmeden geçmeyelim.
İşte gidebileceğiniz (aklımda kalan ve yukarıda bahsetmediğim) diğer mekanlar; Andoz Kalesi, Espiye Yedi Değirmenler, Gelinkayası, Karagöl, Sis Dağı, Meryem Ana Manastırı, Zeytinlik Mahallesi, Şebinkarahisar Kalesi, Gogora Kilisesi, Espiye Yeniköy Mağarası, Şebinkarahisar Atatürk Evi Müzesi, Şebinkarahisar Taşhanlar, Seyyid Vakkas Türbesi, Ağanın Köprüsü…
Bunlar dışında Giresun‘un iç ve sahil kesimlerinde de birçok turistik mekanın bulunduğundan emin olabilirsiniz. İnşallah ilerleyen zamanlarda hepsini ziyaret edip, sizlere yazı olarak aktaracağım.

PEKİ NEREDE KONAKLAYACAĞIM?

Evde kalsam, gelin misafirim olun derdim ama yurtta kalıyorum : ) O yüzden sizlere verebileceğim tek adres elbette ki oteller olacak. Giresun‘da ve ilçelerde bütçenize uygun oteller bulmak mümkün.
Gezi planınızın yoğun olduğu bölgeye yakın bir otel bulmak elbette daha faydalı olacaktır. Kalacak yer konusundaki araştırmanızı Trivago‘dan da yapabilirsiniz.
Giresun Adası
Giresun Adası - Aretias



GiresunAdası, Karadeniz'de bulunan iki adadan biridir.
Giresun Adası kıyıdan 1.6 km açıkta olup, 40.000 metrekare alana sahiptir. Adada özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmaktadır. Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir. Karadeniz'de Karabatak ve martıların doğal olarak ürediği ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir. Hakkında birçok efsaneler anlatılan, Amozanların ve birçok kavmin yaşadığı adada mitolojik çağlara ait birçok kalıntı bulunmaktadır. İkinci derece sit alanıdır. Yaz mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan ada günübirlik ziyaret edilerek piknik yapılmaktadır.
Giresun Adası ile ilgili olarak birtakım efsaneler anlatılmaktadır. Tarihi kaynaklar Amazon kraliçelerinin savaş tanrısı Ares adına tapınak yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas'ın manastırı olduğundan söz etmektedir. Adada Alexius II zamanında yapılan sur kalıntıları, kuleler, manastır (iç kale), tarihi pişmiş toprak fıçılar ve bazı yapı temelleri bulunuyor. Sit alanı olan ada koruma altında. Adaya yazın Giresun limanından tekne turları düzenleniyor. Cenevizliler ve Venedikliler tarafından gemi sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar, karabataklar ve martılar. Adada bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele'yi temsil eden, sacayak gibi 3 ayak üzerine oturmuş bir taş. Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor. Kutsal taş 4 bin yıllık geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için umut veren ve mistik güç kaynağı olan dilek taşı. Her yıl 20 Mayıs'ta Uluslararası Aksu Festivali'nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği, adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanıyor. Ada turu Hamza Taşı'ndan başlayıp yine orada son buluyor.
Adanın Mitolojideki Yeri Ada dünya mitolojisinde ve tarihinde Aretias, Areionesos (İlk çağ adı), Nesos, Area, Areos, Chalceritis (Romalıların verdiği ad) adları ile karşımıza çıkmaktadır. Kıyıdan 1.6 km açıkta bulunan ada 40. 000 metre karelik yüzölçümüne sahiptir. Bir söylenceye göre ada kentin güneydoğusunda yer alan ve görünümü bir kartal gagasını andıran Gedikkaya'dan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur. Adada tarihle doğa iç içedir.
Kalıntılardan çepeçevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Surların yapımındaki inşaat işçiliği Giresun Kalesiyle aynı tekniktedir. Pontuslular dönemine ait olduğu kuvvetle ihtimaldir. Tarihi kalıntılarından iki büyük şarap fıçısı, bir mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlardandır. Doğu ucundaki "Hamza Taşı" antik çağlardan kalma bir dikittir. Çağlar boyunca yöre insanları için mistik güç kaynağı olmuştur. Romalı bilgin Pilinius "Ilistariaum Mundi" adlı eserinde, adada savaş tanrısı Mars'a sunulmuş bir açık hava mabedinden söz eder ve şunları yazar " …. . ve Pharnace'nin karşısında Chalceritis, Yunanların Mars'a vakfedilmiş olan Arias'ı bulunur. Burada kuşların kanatlarını vurarak yabancılarla mücadele ettiği söylenir."

Ada mitolojide geçen Altın Post peşindeki Argonautlar ile ilgili önemli bir olaya sahne olmuştur. Thabai Kralı Athamanas'ın, Nefele adlı karısından iki erkek çocuğu olur. Sonraki yıllarda ikinci kez evlenen kral çocuklarını kurban ederse ülkesinin kıtlıktan kurtulacağına inandırılır. Bunu öğrenen anneleri Nefele çocuklarını bulut ve buğuya sararak uçan altın bir posta bindirir ve onları Karadeniz'e doğru gönderir. Çocuklardan biri Çanakkale Boğazı'nda fırtınaya tutularak ölür, diğeri yoluna devam eder ve mitolojik kişilerce Çanakkale Boğazı ile Kafkasya arasında bir yere saklanır. Herakles döneminde aralarında Güç Tanrısı Herkül'ün de bulunduğu bir grup yiğit, altın postu ele geçirmek amacıyla Karadeniz'e açılırlar. Bir sürü serüven yaşadıktan sonra Aretias adasına gelirler.
Altın postun burada saklı olduğuna inanmaktadırlar. Ancak adada onları ejderha yapılı kuşlar karşılar. Herkül'ün daha önce Stymphales Gölü çevresinden kovduğu kuşlar buraya yerleşmişlerdir. Kuşlar tüylerini ok gibi fırlatarak saldırıya geçerler. Argonautlar kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışsalar da bir arkadaşlarını yitirmekten kurtulamazlar. Sonunda kuşları öldürür ve altın postu aramaya koyulurlar. Bulamayınca da adayı lanetleyerek ayrılırlar. 1984 yılında kaptan Tim Severin yönetimindeki araştırma ekibi bu efsanevi yolculuğu tekrar canlandırmak için Argo gemisinin aynısını hiç çivi kullanmadan yaptırır ve kürek çekerek Giresun Adasına gelirler.
National Geographic dergisinin de bulunduğu bu seyahati BBC Televizyonu 12 kişilik bir ekiple belgeselleştirir ve tüm dünyaya bu ada tanıtılır. Romalı bilgin Pilinius'un "Histarium Mundi" adlı eserinde ve ünlü Mitos yazarı Apollonius'un (İ. Ö. 295-195 ) "Argonautiga" alı eserinde konu dahada detaylı işlenmektedir. Başka bir efsane Kral Mitridates'in kızına ilişkindir. Kralın genç ve güzel kızıyla pek çok soylu kişi evlenmek istemektedir. Kız ise hiçbirini istemez, çünkü kalenin eteklerinde koyunlarını otlatan bir çobanı sevmektedir. Kral buna kızar, kızını adadaki manastıra kapatır. Çobanı yakalatarak manastırın önündeki kiraz ağacına astırır. Kız da ertesi gün kendini manastırın kulesine asar. Üçüncü bir öykü şöyledir. İsrail Oğulları Yusuf'un altından bir heykelini yapar. Mısır'dan göç edip Filistin'e vardıklarında Musa Peygamberden heykeli getirmesini isterler.

Musa mucizeyle heykeli Filistin'e getirir. Burada Fenikeliler heykeli alıp Kıbrıs'a götürürler. Yunanlar heykeli Kıbrıs'tan alarak Olimpos Dağına yerleştirirler. Pers İmparatoru Dara (Dareios) Anadolu ve Yunanistan'ı ele geçirince altın heykeli Mısır'a geri verir. Bundan sonra heykel tekrar Fenikelilerin eline geçer. Bu kez getirip Aretias Adasına yerleştirirler. Altın heykeli almak için Yunanların Giresun Adası'na kırk kez saldırdıkları söylenir.

Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan ada, eşine ender rastlanır bir doğa harikasıdır. Mevcut kalıntılar insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular. İnsan bir anda kendisini tarihin, mitolojinin derinliklerinde bulur. Geçmiş uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar gibi olur.


Giresun’un Tarih Sahnesindeki Büyük Rolü

Eski Giresun 
Bana göre çok zevkli ama insanların çoğuna göre sıkıcı bir konuya değineceğim bugün. Bu yüzden de pek sizi sıkmadan bir çay muhabbeti tarzında anlatmaya çalışacağım size Giresun’un tarihini. Çünkü bana göre çok önemli bir konu. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün de dediği gibi geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.
Konumuz tarih. Tabi Türkiye‘nin tamamının da tarihi bizim için önemli, ama ben bu yazımda Giresun‘un tarihine değineceğim. Bütün bir geçmişten bahsedemesek de en önemli tarihsel noktalar olan Giresun‘un Türkleşmesi, yani Osmanlı’ya girişi ve Giresun insanının tarihteki rolü hakkında konuşacağız.
Genelde, Doğu Karadeniz‘in Osmanlı’ya katılımı Trabzon’un fethiyle gerçekleştiği zannedilir. AmaGiresun, Trabzon’un fethinden neredeyse ikiyüz yıl önce Türkleşmeye başlar, hem de Orta Asya’dan gelenÇepni Boyları tarafından… Çepniler, Orta Asya’nın savaşa en yatkın Türk boyu olarak biliniyor.
Çepniler, 1301 yılında, Osmanlı‘nın Giresun ile alakası olmadığı yıllarda, aşiret halinde Orta Asya‘dan gelip Rumlardan Giresun‘u almışlar. Bu olay Anadolu’nun Türkleşmesinin hızlandığı bu dönemde, Osmanlı için de iyi bir gelişme olmuştur. Fakat zamanla Rumlarla yaşanan çekişmede Giresun bir süre daha Rum hakimiyetine geçmiş. Fakat 1397′de tamamen Çepnilere geçerek Türkleşmiş. Daha sonra Osmanlı‘ya dahil olan Giresun, Vilayet-i Çepni olarak yani Çepni şehri, Çepnilerin ili şeklinde anılmış.
Topal Osman Ağa
Şimdi 13-14. yüzyıldan, Birinci Dünya Savaşı‘na (1914), yani 20. yüzyılın başına geliyoruz. Tarih sahnesine bu yıllarda Giresun‘un büyük kahramanı olan Topal Osman Ağa devreye giriyor. Temsili anıt mezarı Giresun Kalesi‘nde bulunan Osman Ağa, bu savaştaki en büyük aktörlerden biridir.Atatürk‘ün de isteğiyle Karadeniz‘deki Rum veErmeni isyanlarının bastırılmasına yardımcı olmuştur. Çepnilerden oluşan bir nevi savunma ordusu olan ekibiyle de Türk insanına destek ve katkıda bulunmuştur.
Yani sevgili Giresunlular; Atatürk Samsun’a çıksa da, Karadeniz‘in bütün şehirleri ayrı kahramanlık gösterse de, Giresunlular bu sahnede kuşkusuz en büyük rolü oynamıştır. Çepniler aradan geçen yüzyıllara rağmen değişmemiş ve birleşip yine Osmanlı‘nın Rumlara karşı olan zaferinde de yer almışlardır.Birinci Dünya Savaşı‘nın arkaplanında Giresun insanının yaptıkları incelendiğinde ise, önümüze kocaman bir liste çıkıyor.
Hadi şimdi de her ile nasip olmayan bu gurur tablosuna bir bakalım;
·         Türkiye‘de kurtuluşu olmayan tek il Giresun‘dur. Yani hiç bir zaman işgal altına alınmamıştır.
·         Atatürk‘ün güvenliğinden sorumlu Muhafız Kıtası (korumaları), Giresunlulardan oluşuyordu.
·         Giresun, Türkiye’de kendi şehri dışında şehitliği bulunan tek ildir (Afyonkarahisar Giresunlular Şehitliği)
·         Dünya’da gönüllü iki alay kuran tek il Giresun’dur. (42. – 47. alay)
·         İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilince, Anadolu’da Yunan işgaline karşı ayaklanıp sokaklara dökülen ilk il Giresundur.
Yukarıda listelediğim gurur verici olaylara bakıldığında, tarihte Giresunlular sadece kendi iline değil, Türkiye’ye de faydalı işler yapmışlar.
Sevgili Giresunlular, yazıya başlarken yazdığım Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk‘ün sözünü tekrar hatırlatmak isterim: “Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez”. Eğer biz bunları bilir ve unutmazsak;Giresun‘un sadece caddelerden ve kafelerden ibaret olmadığını fark ederek, farklı bir pencereden bu güzel şehrimize bakabiliriz.
Eminim ki her zaman toprağına ve kimliğine sahip çıkan Giresunlular olarak; bundan sonra da ülkemiz için her zaman gurur ve kıvanç kaynaklarından biri olacağız. Okuyan herkese çok teşekkür ederim. Unutmamamız ve unutturmamamız dileğiyle…